Eylem telaşı çocuklarda, hem de ilkokulun henüz ilk yılının ilk yarısı biterken.
Öğretmenleri görevlendirmesinin sonlandırıldığını, ikinci dönem olamayacağını önce biz ailelerle ardından bir iki gün sonra da çocukları ile paylaştı.
Çocuklar ah o çocuklar… Onlar için elem verici bu durumu öğrenince o minik yüreklerini ağızlarına alıp harekete geçtiler.
“ Şimdi çocuk yok anam, analarının karnında öğrenip geliyorlar her şeyi! “ Diye afallar annem, şimdiki çocuklarla konuştukça, haklı da.
Canım çocuklar. Şimdi artık çocuk yok. Ama onlar yine de çocuklar. Duygusal ve kaygılılar. Haklılar, gelecekleri için hayalleri ile dolan da onlar.
Çok üzüldüler, ağladılar ama çabuk toparlandılar, öyle ki tatil şerefesinde büyük bir telaşla geldi bizimki okuldan;
“Anne hemen pankart hazırlamamız gerekiyor. Yarın okulda eylem yapacağız. Arkadaşlarla da anlaştık. Ortaokul arkadaşlarımız lisedeki abiler, ablalar bile bizi destekleyecek.”
Örgütlenmişler bir güzel planlar yapmışlar. Ee baktılar biz büyüklerde bir gayret kıpırtısı yok. İş çocukların başına düştü.
“Kızım hayırdır ne eylemi? Yapmayın canım öyle şeyler.”
“ Ana bugün zaten yaptık yapacağımızı bütün arkadaşlar toplandık baskın yaptık baskın!”
“A nereye! “ dedim merakla.
“Gittik anne, toplandık gittik işte hep birlikte. Birlik olduk yani tüm sınıflar A-B; önce okul aile birliğine, oradan müdür babaya, hepsine bağıra bağıra konuştuk, hakaret ettik hemde!”
“A ne! Hakaret mi? Nasıl hakaret ettiniz , ne dediniz?”
“Onlara Lan öğretmenimizi vermeyiz, öğretmenimizi isteriz diye hep bir ağızdan bağırdık. Onlara Lanlı lunlu konuştuk!”
Canım çocuklar… Çocuk ya işte! Onlar için küfür, hakaret lanlı lunlu konuşmak. Ya da işte ger neyse o an ne gelebiliyorsa dillerine.
“İşte bu olmamış kızım, kantarın topuzunu kaçırmışsınız.” dedim. “Keşke lanlı lunlu konuşmasaydınız. Lan demeden de isteklerinizi iletebilirdiniz değil mi?”
“Ama ana anlamıyorlar bizi. Anlasalar hiç çocukların öğretmenini alırlar mı biz alıştık öğretmenimize şimdi ne bu? Hepimiz nasıl üzüldük bir bilsen. Çok kızdık anne; onlarında bizi üzmeye ne hakları var, hepimiz ağladık, çok kızdık, sonunda da dayanamadık onlara lan dedik valla ne yapalım?” dedi mahcup ve üzgün.
İçimden gülsemde bu hallerine gururla, ciddiyeti bozmadan anlattım ona hak aramanın istek ve temenni iletmenin onların en doğal ve öz hakları olduğunu. Eylem yapmanın birlik olmanın örgütlenebilmenin ne kadar kıymetli olduğunu. Ama hakaret etmeden. Kimseye haksızlık etmeden. Hak aramanın haklılığının da haksızlığa uğramasına sebebiyet vermeden hakkını araması gerekliliğini ona vurgulayarak. Ve tebrik ettim onları. Biz büyüklerin cesaret edemediği, düşünemediği, zaman ayırmadığı yolları denemiş olmaları takdire şayandı. Küçücük yüreklerinde kendi kendilerine hak meşalesi yakmışlar hem de bizlere aldırmadan, sormadan.
Kızmış çocuk, pankart hazırlarken bile ipin ucunu kaçırıyor lanlı lunlu… “ Sonra aklına geliyor dediklerim hemen düzeltiyor “ ya da dur dur öyle yazmayalım.” Diye.
O küçük yürekler en çokta onlara bu süreçte destek olan büyükleri ile övündü, yanlarında gelmeleri, destekleri, lanlı lunlu konuşmalarına rağmen değer verip onları dinlemeleri, onlar için ne değerliydi. Ertesi gün okullarında Rektör Beyi ziyarete gittiler. Müdür babaları da onlara eşlik etmiş, okul aile birliği ile hemde. Rektör bey çocuklara değer verdi. Dertlerini dinledi. Alıverdi bu minik yüreklere kaygı ve üzüntü veren dertlerini.
Çocuklar o gün öğretmenlerinin gitmeyeceği mutluluğu ve huzuru ile yarıyıl tatillerini başlattılar.
“Anne bak öğretmenimiz gitmeyecek. Yani, bizde onlara lan demesek iyi olurdu ama e kantarın topuzu birazcık kaçtı artık ne yapalım..” dedi, geri almayacağı o ana üzülerek.
Canım çocuklar, gençler, pırl pırıl geleceğimiz, yeni yüzyılımızın temeli onlar.
Hak aramak her yaşta, hepimize, hepimiz için her zaman lazım.
Tabi kantarın topuzunu kaçırmadan.
Sevim KILIÇ
Yazar
KANTARIN TOPUZU BİRAZ KAÇTI
Eylem telaşı çocuklarda, hem de ilkokulun henüz ilk yılının ilk yarısı biterken.
Öğretmenleri görevlendirmesinin sonlandırıldığını, ikinci dönem olamayacağını önce biz ailelerle ardından bir iki gün sonra da çocukları ile paylaştı.
Çocuklar ah o çocuklar… Onlar için elem verici bu durumu öğrenince o minik yüreklerini ağızlarına alıp harekete geçtiler.
“ Şimdi çocuk yok anam, analarının karnında öğrenip geliyorlar her şeyi! “ Diye afallar annem, şimdiki çocuklarla konuştukça, haklı da.
Canım çocuklar. Şimdi artık çocuk yok. Ama onlar yine de çocuklar. Duygusal ve kaygılılar. Haklılar, gelecekleri için hayalleri ile dolan da onlar.
Çok üzüldüler, ağladılar ama çabuk toparlandılar, öyle ki tatil şerefesinde büyük bir telaşla geldi bizimki okuldan;
“Anne hemen pankart hazırlamamız gerekiyor. Yarın okulda eylem yapacağız. Arkadaşlarla da anlaştık. Ortaokul arkadaşlarımız lisedeki abiler, ablalar bile bizi destekleyecek.”
Örgütlenmişler bir güzel planlar yapmışlar. Ee baktılar biz büyüklerde bir gayret kıpırtısı yok. İş çocukların başına düştü.
“Kızım hayırdır ne eylemi? Yapmayın canım öyle şeyler.”
“ Ana bugün zaten yaptık yapacağımızı bütün arkadaşlar toplandık baskın yaptık baskın!”
“A nereye! “ dedim merakla.
“Gittik anne, toplandık gittik işte hep birlikte. Birlik olduk yani tüm sınıflar A-B; önce okul aile birliğine, oradan müdür babaya, hepsine bağıra bağıra konuştuk, hakaret ettik hemde!”
“A ne! Hakaret mi? Nasıl hakaret ettiniz , ne dediniz?”
“Onlara Lan öğretmenimizi vermeyiz, öğretmenimizi isteriz diye hep bir ağızdan bağırdık. Onlara Lanlı lunlu konuştuk!”
Canım çocuklar… Çocuk ya işte! Onlar için küfür, hakaret lanlı lunlu konuşmak. Ya da işte ger neyse o an ne gelebiliyorsa dillerine.
“İşte bu olmamış kızım, kantarın topuzunu kaçırmışsınız.” dedim. “Keşke lanlı lunlu konuşmasaydınız. Lan demeden de isteklerinizi iletebilirdiniz değil mi?”
“Ama ana anlamıyorlar bizi. Anlasalar hiç çocukların öğretmenini alırlar mı biz alıştık öğretmenimize şimdi ne bu? Hepimiz nasıl üzüldük bir bilsen. Çok kızdık anne; onlarında bizi üzmeye ne hakları var, hepimiz ağladık, çok kızdık, sonunda da dayanamadık onlara lan dedik valla ne yapalım?” dedi mahcup ve üzgün.
İçimden gülsemde bu hallerine gururla, ciddiyeti bozmadan anlattım ona hak aramanın istek ve temenni iletmenin onların en doğal ve öz hakları olduğunu. Eylem yapmanın birlik olmanın örgütlenebilmenin ne kadar kıymetli olduğunu. Ama hakaret etmeden. Kimseye haksızlık etmeden. Hak aramanın haklılığının da haksızlığa uğramasına sebebiyet vermeden hakkını araması gerekliliğini ona vurgulayarak. Ve tebrik ettim onları. Biz büyüklerin cesaret edemediği, düşünemediği, zaman ayırmadığı yolları denemiş olmaları takdire şayandı. Küçücük yüreklerinde kendi kendilerine hak meşalesi yakmışlar hem de bizlere aldırmadan, sormadan.
Kızmış çocuk, pankart hazırlarken bile ipin ucunu kaçırıyor lanlı lunlu… “ Sonra aklına geliyor dediklerim hemen düzeltiyor “ ya da dur dur öyle yazmayalım.” Diye.
O küçük yürekler en çokta onlara bu süreçte destek olan büyükleri ile övündü, yanlarında gelmeleri, destekleri, lanlı lunlu konuşmalarına rağmen değer verip onları dinlemeleri, onlar için ne değerliydi. Ertesi gün okullarında Rektör Beyi ziyarete gittiler. Müdür babaları da onlara eşlik etmiş, okul aile birliği ile hemde. Rektör bey çocuklara değer verdi. Dertlerini dinledi. Alıverdi bu minik yüreklere kaygı ve üzüntü veren dertlerini.
Çocuklar o gün öğretmenlerinin gitmeyeceği mutluluğu ve huzuru ile yarıyıl tatillerini başlattılar.
“Anne bak öğretmenimiz gitmeyecek. Yani, bizde onlara lan demesek iyi olurdu ama e kantarın topuzu birazcık kaçtı artık ne yapalım..” dedi, geri almayacağı o ana üzülerek.
Canım çocuklar, gençler, pırl pırıl geleceğimiz, yeni yüzyılımızın temeli onlar.
Hak aramak her yaşta, hepimize, hepimiz için her zaman lazım.
Tabi kantarın topuzunu kaçırmadan.
Sevim KILIÇ
Yazar
Ekleme
Tarihi: 03 Nisan 2025 - Perşembe
KANTARIN TOPUZU BİRAZ KAÇTI
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.