Gün geçmiyor ki güzel ülkemde yeni bir “gülsem mi ağlasam mı” olayı ile karşılaşmayalım.
Oğlumla Ankara şehir hastanesinde bir şifa arayışı günümüz. Çocuk aç karnına kan vermiş ve oldukça da acıkmıştı. Gözümüzü çevirir çevirmez çocuk hastanesinin içinde ilk gördüğümüz kafeye kendimizi attık.
Bir kaşarlı poğaça (içinde kaşar olmayan); bir ıspanaklı çörek (neyse ki ıspanaktan çalınmamış); yanına bir çay, bir üçgen, bir krem peynir; bir de portakal suyu aldık ve toplam olarak 270 TL hesap ödedik. Artık öyle bir duruma geldik ki neye ne kadar ödediğimizin hesabını da soramaz olduk. Kafede ne ödediğimiz hesabı ne de kafe çalışanının, patronunun onu aşağılaması karşısında “O halde hesabımı hemen kesin!” diye patronuna tepki göstermesini anlatmayacağım. Bu yazımda sizlerle paylaşmak istediğim sadece kafede bilmeden oturduğumuz yemek masasının mesleği ve mertebesi. Aman bu da neyin nesi! Masanın da mı mesleği, mertebesi olurmuş, demeyin.
Kafede iyi karşılandık, ihtiyaçlarımızı aldık, ödememizi yaptık, rezerve yazan bir iki masanın yanında boş bir masaya geçip oturduk, yedik içtik. Az sonra oğlumun lavabo ihtiyacı için kısa süreliğine masadan ayrıldık. Hastane de yok yok. Döndüğümüzde bir de kasadan su aldık. Gergin patron-çalışan tartışmasının bitmesini bekleyip ödememizi yaptıktan sonra aynı masamıza döndük. Çocuk oturdu ben de tam yerleşecekken masamızı toplayan personel bana dönerek “Sağlık çalışanı mısınız hanımefendi?” diye çıkışarak sordu. Koca hastanede bu soru ilginç geldi. İşten gelmiş ve yeniden iş yerime dönecek olduğumdan acaba boynumda personel yaka kartım mı var diye baktım, yok. Öyle bir çıkışarak sordu ki dedim eyvah, sağlık personeline yine bir tepki mi gelecek, malum en çok şiddete maruz kalan meslek grubumuz sağlık camiamız. Kafeden kovsa şaşırmayacağım. “Evet ama neden sordunuz, bir problem mi var?” dedim. Adamcağızın az evvel ki sert tavrı bir anda, büyük bir sıkıntıyı bertaraf etmiş ve yüzü aldığı ‘evet’ cevabından memnun bir halde “Yok hanımefendi siz oturabilirsiniz.
Eğer sağlık çalışanı değilseniz şu karşı masalara oturun. Bu masalara sadece sağlık çalışanı olanlar oturabiliyor, diyecektim de ondan sordum.” şeklinde oldu. O an büyük bir aydınlanma yaşadım. Vay be ne kadar da cahilim dedim kendi kendime, işte buna çok şaşırmıştım. Adamın işaret ettiği diğer masalara şöyle bir baktım. Hepsi ağaçtan masalar ve birçoğu da kumaş kaplama sandalyeler. Aynı benim oturduğum masa ve sandalyeler gibi dahası bulunduğumuz yer aynı yer 30-40 metre kare ya var ya yok. Hiçbir fark göremedim. “Ağam benimle eylenir her hal” diye düşünmeden edemedim. Ama hiç de öyle eğlenir gibi bir hali yoktu. Aksine oldukça ciddi duruyordu.
Son yıllarda ışınlanmayı bulmuşçasına, ülkemde fütursuzca yükselen fiyat ve ücretlere karşılık düşen TL değerinden sonra bu durum karşısında kendimi uzaylı gibi hissetmedim değil. Öylece kalakaldım. Oturamadım da güzelim Sağlık Çalışanı olan masama, adama döndüm ve “Özür dilerim, ne demek istediniz, sizi anlayamadım, bu yerlerin masaların diğerlerinden farkı ne, rezerveli de yazmıyor. Sağlık çalışanları için derken ne demek istiyorsunuz diğer masalar dediklerinizin mesleği ne ki? Burası hastanenin hemen ortasında, özel işletme olan bir kafe… Öyle değil mi, yanılıyor muyum yoksa?
Yan masalarda birkaç insan oturuyor hepsi halinden gayet memnun. Adam ise şaşkın. Belli ki bu soruyu ona şimdiye dek soran hiç olmamış hemen çocuğumu kaldırdım masadan ve oradan gitmemiz gerektiğini telkin ettim. Oturmamız için dil döken adama döndüm. “Keşke bunu çok daha evvel söyleseydiniz zira en başta uyarmış olsaydınız bu uygunsuz uygulamanın müşterisi olmazdım. Şimdi bize hem maddi hem manevi kazık atmış oldunuz.”
Adam iki büklüm özür dileme havasında, aman efendim falan efendim sağlık çalışanı değilseniz diye şu bu diye hallense de ne fark eder, bize ayrıcalık yaptığını ifade etmeye çalışan aldatmaca küreselci zihniyet karşısında sesimiz yükselmezse, biz olur muyuz bize ait?
Koca Bakanlığımız hastane randevularımızda bile biz çalışanlarına ayrıcalık tanımazken, hele bakın şu Şehir Kafe’nin yaptığı işe!
Şimdi çok değil iki metre uzağımda duran masa için, hastalara ayrılan masalardan değil ‘bu sizin için’ ayrıcalığı yaşamak. Vay be!
Şaşkınlığım ve üzüntüm biraz da kendime. Ülkemizde ki bu garip komik bir o kadar da hüzün verici uygulamalardan bihaber olmam ve dahi yakıştıramıyor olmam! Sahi biz neyi kaçırıyoruz? Normal bir uygulama da bana mı ters geliyor acaba? Neden küreselci zihniyet bu uygulamalara ihtiyaç duyar ki?
Bu kadar mı değersizlik duygusu ile dolu insanımız, hisleri kullanıma açık; icra ettiğimiz mesleklerle, unvanlarla, yaptığımız işlerle yüceltilmeye aç bir toplumumuz. Küreselci zihniyete nedendir bu denli esir oluşumuz.
Bu zihniyeti daha çok aldatma ve kazanma çabası için bu yollara iten Sosyolojik, Psikolojik birçok sebep vardır mutlaka.
Merak ettiğim şimdiye dek bu hastanede kaç çalışan ya da hasta vardır bu gibi yerlere tepki gösteren, bizimle alay mı ediyorsunuz diyebilen ya da olmuş mudur bizim gibi öğrenince orayı derhal terk eden.
Sorgulamışlar mıdır, bu kadar ufak alanda aynı havayı teneffüs ederek aynı malzemeden masa ve ceylan derisi bile olmayan koltuklarda ki bu saçmalığı? Halka açık bir alanda bu neyin ayrıcalığı demiş midir mesela.
Öyle ya sorgulamış ya da birileri yüksek sesle seslendirmiş olsaydı ben bugün -bu masa mesleği-durumuyla karşı karşıya kalmazdım.
Neyse bundan böyle siz, siz olun girdiğiniz kafelerde rezerve mi değil mi ye bakmayın, self servis bile olsa ayrıca sorun oturacağınız masayı -VAR MI BU MASANIN BİR MESLEĞİ, MERTEBESİ? diye.
Oturacağınız masanın mesleğini mertebesini bilin ki düşmeyin benim cahilliğimden dem vurup düştüğüm duruma.
Sevim KILIÇ
10.01.2024...