ANKET
Hami KOÇ
Köşe Yazarı
Hami KOÇ
 

HÜVE’L - BÂKÎ 2024 SEVGİLİ 2025

Sevgili 2024 seni hüzün ve ümitle anacağım. Tıpkı 2025’i hüzünle ve ümitle karşıladığım gibi. Gazze’de zulümler ölümler bütün hızıyla devam ettiği gibi Suriye’de yeni umutlar doğdu gönlümüze senin yılında.   Enflasyon inişe geçti ülkemizde belki ama, insanlık hâlâ yükselmenin sancıları içinde. Biliyorum. Bu günler de geçecek. Tıpkı önceki yılların geçip gittiği gibi. Karınca gibi iyilerin safında bulunmak önemli olan. Havf ve recâ içinde olmak lazım olan. Kadere razı olandır huzur bulan. Rahat eder orta yolda bulunan. Hayat hayal ölüm gerçek. Bunu gassaldan iyi kim bilecek? Ne diyordu şair Bâkî: Âvâzeyi bu âleme Dâvud gibi sal. Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş. Varsa rızkımız görüşürüz İnşallah seneye de. Her şey yazılıyor, deftere de karneye de. Hüve'l-bâkî.  Seni unutmayacağız.   ÖMÜR TAKVİMİMİZDEN BİR YAPRAK DAHA DÜŞTÜ... Ömrümüzün bir senesi daha gitti, kabir hayatına biraz daha yaklaştık, ömür takvimimizden bir yaprak daha düştü... Bırakın seneleri, nefeslerimiz sayılı, öyle bir hayat yaşıyoruz ki; her an bir nefes daha azalıyor... Geçirdiğimiz yılda iyi ve yararlı işler yaptıysak onları bu yeni yılda artırmaya çalışmalıyız, "Nasıl daha başarılı olabilirim, nasıl daha çok güzelliklere imza atabilirim" düşüncesi bizde hâkim olmalıdır. Hatalarımızı da tespit etmeliyiz, onları bir daha hiç yapmamaya veya çok daha az yapmaya şartlanmalıyız. Yeni yıl böyle kutlanır. Yoksa, içki içmek, çam devirmek, evleri "Noel Ağacı" ile süslemek çılgınlıktan başka bir şey değildir... Her yıl, aralık ayının son haftasında, bizimle aynı adı taşıyan birçok insanın, çocuklarının ellerinden tutarak, çarşıda pazarda çam ağacı aradığını, "Noel Baba"lı kartpostallar satın aldığını, irili ufaklı hediye paketleri hazırladığını üzülerek görüyoruz. Son haftada hindi satışlarının büyük marketlerde hangi boyutlara vardığını herkes biliyor. Hele içki tüketimi... Her milletin kendilerine mahsus âdet ve ananeleri vardır. Dînî vazifeleri mevcuttur. Kendi inançlarının vecibelerini bırakıp, kendi örf ve âdetlerini terk eder, başka milletlerin âdet ve ananelerine uyarsa kendisine olan güvenini kaybeder. Taklidine çalıştığı insanları "kutsal" kabul eder. Bu da toplumda telafisi mümkün olmayan yaraların açılmasına sebep olur. O millet, artık yok olmuş demektir. Kendisine güveni olmayan bir pehlivan, bir çocukla güreşirse kaybeder. Bir adam çocuğuna dese ki: "Bak yavrum şu çocuk nasıl giyiniyorsa sen de öyle giyin. Nasıl oturuyorsa öyle otur, nasıl yemek yiyorsa sen de öyle ye. Hatta dikkat et, çatalı hangi eline, bıçağı hangi eline alıyorsa sen de aynen öyle yap!.." Bunları duyan çocuk şöyle düşünmez mi?: Biz yemek yemesini bile bilmiyormuşuz, babam da bilmiyor, bilseydi, babam o çocuğu değil de kendisini örnek gösterirdi... Şimdi söyleyin Allah aşkına! Bu çocukta kendine güven diye bir şey kalır mı? Daima kendisini bir "hiç" olarak görür ve ömür boyu taklitçilikten, kendisine güvensizlikten başka bir şey yapamaz. Bu da, bir milletin örf ve âdetleriyle beraber erimesi ve yok olması demektir. Bir madde, bir sıvının içinde erimiş ve kaybolmuşsa, meselâ; şeker veya tuz suda erimiş ve yok olmuşsa, onu bazı kimyevi müdahalelerle tekrar çıkarmak mümkündür. Fakat bir millet erimişse, onu, hiçbir kimyevi müdahale tekrar ortaya çıkaramaz!.. Bir millet için bundan daha büyük bir zarar, daha korkunç bir tehlike olabilir mi?.. M. Said Arvas   Hami Koç Eğitimci - Sosyolog Ocak 2025
Ekleme Tarihi: 09 Ocak 2025 - Perşembe

HÜVE’L - BÂKÎ 2024 SEVGİLİ 2025

Sevgili 2024 seni hüzün ve ümitle anacağım. Tıpkı 2025’i hüzünle ve ümitle karşıladığım gibi. Gazze’de zulümler ölümler bütün hızıyla devam ettiği gibi
Suriye’de yeni umutlar doğdu gönlümüze senin yılında.

 

Enflasyon inişe geçti ülkemizde belki ama, insanlık hâlâ yükselmenin sancıları içinde.
Biliyorum. Bu günler de geçecek.
Tıpkı önceki yılların geçip gittiği gibi.
Karınca gibi iyilerin safında bulunmak önemli olan.
Havf ve recâ içinde olmak lazım olan.
Kadere razı olandır huzur bulan.
Rahat eder orta yolda bulunan.
Hayat hayal ölüm gerçek. Bunu gassaldan iyi kim bilecek?
Ne diyordu şair Bâkî:
Âvâzeyi bu âleme Dâvud gibi sal.
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş.
Varsa rızkımız görüşürüz İnşallah seneye de.
Her şey yazılıyor, deftere de karneye de.
Hüve'l-bâkî. 
Seni unutmayacağız.

 

ÖMÜR TAKVİMİMİZDEN BİR YAPRAK DAHA DÜŞTÜ...
Ömrümüzün bir senesi daha gitti, kabir hayatına biraz daha yaklaştık, ömür takvimimizden bir yaprak daha düştü... Bırakın seneleri, nefeslerimiz sayılı, öyle bir hayat yaşıyoruz ki; her an bir nefes daha azalıyor...
Geçirdiğimiz yılda iyi ve yararlı işler yaptıysak onları bu yeni yılda artırmaya çalışmalıyız, "Nasıl daha başarılı olabilirim, nasıl daha çok güzelliklere imza atabilirim" düşüncesi bizde hâkim olmalıdır.


Hatalarımızı da tespit etmeliyiz, onları bir daha hiç yapmamaya veya çok daha az yapmaya şartlanmalıyız. Yeni yıl böyle kutlanır. Yoksa, içki içmek, çam devirmek, evleri "Noel Ağacı" ile süslemek çılgınlıktan başka bir şey değildir... Her yıl, aralık ayının son haftasında, bizimle aynı adı taşıyan birçok insanın, çocuklarının ellerinden tutarak, çarşıda pazarda çam ağacı aradığını, "Noel Baba"lı kartpostallar satın aldığını, irili ufaklı hediye paketleri hazırladığını üzülerek görüyoruz.
Son haftada hindi satışlarının büyük marketlerde hangi boyutlara vardığını herkes biliyor. Hele içki tüketimi...
Her milletin kendilerine mahsus âdet ve ananeleri vardır. Dînî vazifeleri mevcuttur. Kendi inançlarının vecibelerini bırakıp, kendi örf ve âdetlerini terk eder, başka milletlerin âdet ve ananelerine uyarsa kendisine olan güvenini kaybeder. Taklidine çalıştığı insanları "kutsal" kabul eder. Bu da toplumda telafisi mümkün olmayan yaraların açılmasına sebep olur. O millet, artık yok olmuş demektir. Kendisine güveni olmayan bir pehlivan, bir çocukla güreşirse kaybeder.
Bir adam çocuğuna dese ki: "Bak yavrum şu çocuk nasıl giyiniyorsa sen de öyle giyin. Nasıl oturuyorsa öyle otur, nasıl yemek yiyorsa sen de öyle ye. Hatta dikkat et, çatalı hangi eline, bıçağı hangi eline alıyorsa sen de aynen öyle yap!.." Bunları duyan çocuk şöyle düşünmez mi?: Biz yemek yemesini bile bilmiyormuşuz, babam da bilmiyor, bilseydi, babam o çocuğu değil de kendisini örnek gösterirdi...


Şimdi söyleyin Allah aşkına! Bu çocukta kendine güven diye bir şey kalır mı? Daima kendisini bir "hiç" olarak görür ve ömür boyu taklitçilikten, kendisine güvensizlikten başka bir şey yapamaz. Bu da, bir milletin örf ve âdetleriyle beraber erimesi ve yok olması demektir.
Bir madde, bir sıvının içinde erimiş ve kaybolmuşsa, meselâ; şeker veya tuz suda erimiş ve yok olmuşsa, onu bazı kimyevi müdahalelerle tekrar çıkarmak mümkündür. Fakat bir millet erimişse, onu, hiçbir kimyevi müdahale tekrar ortaya çıkaramaz!..
Bir millet için bundan daha büyük bir zarar, daha korkunç bir tehlike olabilir mi?..
M. Said Arvas

 

Hami Koç
Eğitimci - Sosyolog
Ocak 2025

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tarafsizhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.