Bizler beden formunda olan canlılarız cinsiyet kavramı yaradan için çok önemli değil onda cinsiyet yoktur insanlık zarfında olmak çok daha kıymetlidir... Ancak bu dünyaya gönderildiysek cinsiyet kavramı önemli. Kadın,kadındır erkek, erkektir. Her iki cinsiyette de östrojen testestoron hormonları mevcuttur denge unsuru içerisindeyken her şey yolundadır hormon bozukluğundan kaynaklı artış gösterdiğinde ciddi problemlerle karşı karşıya kalınabilir. Anne karnındayken bir bebeğin erkek ya da kız olarak gelişmesini sağlayan şey hormonlardır. Fetüste herhangi bir cinsel organ gelişimi olmadan önce testosterona maruz kalırsa, erkek organları gelişmeye başlar. Eğer testosterona maruz kalınmazsa, kadın organları gelişir. Bu süreç içerisinde bazı fetüsler dengesiz hormon miktarlarına maruz kalabilirler, bu da cinsellikle ilgili olan beyin bölgelerinde anormalliklere neden olabilir. Kız olarak gelişmekte olan fetüsler bazen fazla testesterona maruz kalırlar. Bu çocukların büyümelerini izleyen bir araştırmaya göre, hafif maskülenleşmiş kadın cinsel organıyla doğmakta, büyüdüklerinde diğer kızlara kıyasla daha erkeksi davranışlarda bulunmaktadırlar Cinsel rolü kontrol eden beyin bölgesi, stria terminalisin bed çekirdeği, transeksüellerde iki kat daha büyüktür. Bu birazda anne ve genetik etkenlerle alakalıdır.
Diğer etkenler ise ebeveynlerin çocuklarını yetiştirme şekilleri de cinsel kimlik bozukluğunun oluşmasında bir sebeptir 0-6 yaş grubunda ne öğrendiyseniz iyi şekilde kaç yaşına gelirseniz gelin o alışkanlıkları yıkmak epey zor olacaktır aile arkadaş yaşantıları oldukça etkendir. Aileler bu süreçte davranış kontrollerini sağlayarak ödül ve ceza şeklinde önlem alabilirler. Bir araştırmaya göre karşı cinsiyetin bir üyesi gibi davrandığında ebeveynleri tarafından cezalandırılmayan ve ailesi erkek yerine kız çocuklarının olmasını istemiş çocuklarda cinsel kimlik bozukluğu daha sıkça görülmektedir.
Şu an günümüzü konuşacak olursak fıtrat bozulması yaşıyoruz bedenimizi kabul etmiyor ve hep değiştirmekle meşgulüz biz hijyene önem verip insanlığa değer veren varlıklar değil miydik? Ne oldu bize? Cinsiyet kimliğimizi kabullenmiyoruz sevemiyoruz güzellik algısı ile yarışıyoruz beğenilme arzularımız arttı bunların hepsinin altında toplumsal baskılar ve kişisel psikolojik etkenler var bu durumu fark eden bireyler psikolojik tedavilere başvurmalı ve tedavilerini gerçekleştirmeliler. Ben eleştirmiyorum yargılayamıyorum olabilir her kişinin yaşam ve tekamül süreci farklıdır sadece hoşnut olmuyorum fıtratımızın bozulmasına. Doğdumuz gibi olmalı ve altında yatan sebeplerin araştırılması tarafındayım her zaman söylediğim gibi GÜÇLÜ FARKINDALIĞA İHTİYAÇ VAR.
Böyle bir ayet varsa bozulan şey nedir? Kişisel imtihan diyebilir miyiz?Doğum öncesi annede değişen hormonlar stres düzeyi de bu durumu etkiliyor mu? Genetik bozulması diyebilirmiyiz?Beslenmeyle ilişkisi var mı? Rus genetikçiler böyle bir tanı paylaşımı yapmışlar. Kişi neden böyle hissettiğini sorgulamadan hemen ameliyata karar vermesine karşıyım tepkim buna dayalı bir yazı yazmaktı aslında ve düşünmeden parası olan herkes kolaylıkla ameliyat olabilir bu düşünce çok yayılıyor bence biraz sorgulayalım.
﴿ Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır. Hucurat 13.Ayet
Müslümanların dünya görüşlerini ve değer ölçütlerini dayandırdıkları âyetlerden biri de budur. Fertler, gruplar, kavimler, ümmetler, milletler siyasî, kültürel, biyolojik, coğrafî vb. farklarla birbirinden ayrılır; bu farklara bağlı olarak farklı kimlik sahibi olur, bu kimlikle tanınır ve tanışır. Ayrıca her biri kendi farkını, özelliğini bir gurur, değer ve övünç vesilesi yapar. Âyet farklı yaratılmanın “kimlik edinme ve bu kimlikle tanınma, tanışma” fonksiyon ve hikmetini onaylıyor; ancak farklı sosyal ve etnik gruplara mensup olmanın üstünlük vesilesi olarak kullanılmasını reddediyor; insanın şeref ve değerini, kendi iradesi ile elde etmediği etnik aidiyete değil, kendi irade ve çabasıyla elde ettiği evrensel değerlere bağlıyor. Âyetteki etka kelimesinin içerdiği takvâ kavramı, evrensel değerleri, erdemleri edinme ve bunların zıtlarından titizlikle kaçınma ve sakınmayı ifade etmektedir (bk. A‘râf 7/26). Hak dine iman dışındaki evrensel değerler hangi kişi ve grupta bulunursa o, diğerlerinden daha üstündür, daha değerlidir. Sıra hak dine imana gelince, özellikle ebedî kurtuluş bakımından başka hiçbir değer ve erdem imanın yerini tutamaz, imandan üstün olamaz. Âyetin ortaya koyduğu insanlık değeri ile gruplar arası ilişkiyi –konuyla ilgili başka âyetleri de göz önüne alarak– şöyle özetlemek mümkündür: Bütün insanlar bir erkekle (Âdem) bir kadından (Havvâ) yaratılmış, meydana getirilmiştir. Allah Âdem’i topraktan, eşini de Âdem’in aslından yaratmış, bunların karı-koca olmalarından sonra da doğum yoluyla insanlık vücuda gelmiş, üremiş ve çoğalmıştır. Şu halde bütün insanların aslı birdir, aynı özden yaratılmışlardır; hem kök hem de biyolojik temel özellikleri farklı değildir, bu yönden bir üstünlük veya aşağılık söz konusu olamaz. Kök itibariyle kardeş olan insanlar birçok hikmet yanında farklı kimliklerle tanınıp tanışmaları için gruplara ayrılmışlardır. Her grup, başkalarından farklı, kendi aralarında ortak özelliklerine dayalı olarak birleşir ve dayanışırlar. Bu birleşme ve dayanışmada temel unsur dindir. Dini bir olanlar birbirini kardeş bilirler ve genellikle diğer özelliklerdeki ortaklık bu özel bağın üstüne çıkamaz. Dinin insana kazandırmak istediği en önemli değer ahlâktır (takvâ), hem bir grup içinde hem de gruplar arasında üstünlüğün, üstün değerin ölçütü ahlâk olmalıdır.(Tefsir)
Gamze ARSLAN
Yaşam Koçu