Tabii o süreçler hiç kolay olmuyor önce bir kafa karışıklığı, huzursuzluk, uykularının kaçması, gün içinde dalgın gezmeler sonra bilginin verdiği özgüven ve büyük bir ‘’Ego’’ patlaması bakın burada da çıktı bu kötü yanını bildiğimiz ve zikrettiğimiz ‘’Ego’’
İnsan bildikçe daha çok bilmek ister bildikçe de küçülür önce varlığına şükreder daha sonra kendisinde ve toplumunda yalnızlaşır. Toplumumuzda ‘’Her şeyi bilen insan tipi ile bilgiden küçülen insan tipi aynı değildir ‘’ Zaten ikisi de aynı kişi değildir. Biri böbürlenir egosu tüm bilgilerini paylaşmaya engeldir biri öğretmeye çalışır kırmadan, dökmeden ve anlaşılmadığı yerde kavga etmeden kenara çekilerek… Bilmenin de seviyesi vardır herkes öğrenebilir belki ama bilemez önce had bilmeyi öğretirsek benliğimize belki topluma yararlı kimseler olabiliriz.
Birkaç yıl önce yanlış bilgiden doğru bilgiye sevk alma haline geldim her zikrettiğim de şükrediyorum bu ana gelebildiğim için. Bilgi bana geldikçe bazı potansiyellerim ortaya çıktı ve oluştuğum kimliğe hayrandım kendimi bulmuştum eskisi gibi bir çok şeyden keyif almıyordum bilginin ruhumda ve bedenimdeki esaretine öyle kaptırmıştım ki kendimi herkese bildiğim şeyleri aktarmalıydım istemeyen herkese konular açıp onları değiştirmeye çalışıp kendi bilgimin doğruluğunu onların da kabul etmesini istiyordum ama yaşam ve insanlar o kadar farklı ki ve birbirimize her anlamda bağlıyken bir o kadar da tekamül süreçlerimiz ve doğru bilgiyi elde etme zamanlarımız o kadar farklı ki işte bunu unutarak yoluma devam etmiştim. Paylaşımlarım, aktardığım bilgiler kendim üzerinde tefekkür edip kendi aklımın onayladığı ‘’Bana göre gerçek bilgilerdi’’ bir başkasının onca yolu vardı hazır olmalıydı önce kendisi sorgulamalıydı o arayıp o sormalıydı sormayan birine yolu senin yolundan geçmeyen birine bir şey öğretemezdin. İşte ben bunu unutmuştum sonucunda çok yoruldum çok tartışmaya girdim ve anladım ki bilgi beni esir almış egom devreye girmiş ve doğru olan şeyi doğru şekilde anlatamamışım direnç gösterip ben okuyorum gelişiyorum diyerek okumayana cehalete kızmış ve savaşmışım yorulana kadar bu kibrin farkında bile değildim. Blliyorsunuz ki bizim toplumumuzda okuyan insan hep övülür imrenilir gıpte edilir peki bunları yaparken bizden feyz alan kimseler var mı? Üzülerek söylüyorum ki çok az… Okuyan insanı taktir ederken içten içe kıskançlığımız veya herhangi bir olay sonucunda o kişinin söylemlerini dikkate almayıp ‘’Çok bilmiş’’ tavrını ele alıp yine ego ile tepkiler veriyoruz. Okuyan insanı severken bir yandan da dışlıyoruz aslında haklı olarak okuyan bilen insan biraz tehlikeli görünebiliyor dünyadan uzak bir yaşantısı olabiliyor.
Zaman sonra anladım ki kimse ile bilgi tartışmasına girmemek gerektiğini kimse sormadan cevap vermemen gerektiğini bazen bir tebessüm ile geçiştirmek gerektiğini ve kimseyi bilgi uğruna kırmadan bilginin özüyle ilk başta kendini geliştirmen gerektiğini ve en önemlisi de bilginin yanında ahlakı erdemi de heybemize koymamız gerektiğini anladım çünkü yeryüzünde bilgi ile kibirlenen bir çok bilgili cehalet kurbanı kişiler geziyor. En önemli şey kişinin kendisini öğretmen-öğrenci ilişkisi ile eğitmesi. İnanın aktarma düzeyine gelince size danışmak isteyen kişilerle etrafınız çerçeveleniyor.
Bırakın bilgi bizde kalsın almak isteyen her türlü alır biz yeter ki yola çıkalım öğretmen de gelir öğrenci de.
Bilginin cehaletinde kurban olmamak dileğim ile…