Ülkemiz genelinde hakkında en çok yazılan, konuşulan ve uygulanmaya çalışılan konulardan birisi demokrasidir. Demokrasi kavram olarak geçtiği için siyaset bilimciler bu konu ile ziyadesiyle ilgilenmektedir. Bu konu, sadece akademisyen, siyasi kişiler veya kurumlar için değil, uygulamacılar açısından da oldukça caziptir. Her kurum ve her kişi teveccüh, takdir, tebrik görmek ister. Takdir ve teveccüh popülariteyi, popülarite ise itibarlı olmayı sağlamakta, itibar da güç kazandırmaktadır. Bütün bunlar için öncelikle, ‘’iç demokrasi’’ ihtiyacı vardır. İçeride uygulayamadığımız demokrasiyi dış çevreye uygulamanız mümkün değildir. Siyasi anlamda çoğu zaman birçok Genel Başkanlık, İl Başkanlığı ve İlçe Başkanlıkları seçimi yapıldığını görürken, söylenildiği gibi maalesef gerçek anlamda demokrasi göremiyoruz. Birçok siyasi partinin uyguladığı ‘’komitacılık, adamcılık ve taraf olma duygusu’’ sürekli gerçek demokrasinin önüne geçiyor. Ve ne yazık ki gerçekten adını sıkça duymuş olduğumuz demokrasi bu gibi düşünce yapısından dolayı oldukça uzak yerlere gidiyor. Çoğu siyasi partide bu durumlar yaşanırken kürsülerde veya seçim sahasında sarf edilen ‘’liyakat, adalet ve demokrasi’’ sözleri tam da bu noktada tüm vatandaşın hayallerini bir hamlede yıkabiliyor. Bu vesile ile siyasetçilere ve partilere güven azalırken vatandaş maalesef kötünün iyisine otomatik olarak ikna edilmiş oluyor. Adı üstünde demokrasi bir mekanizmadır ve mekanizma organik bir sistem değildir. Mekanizma tamamen bizim tasarlayıp, parçalarına bizim biçim ve içerik kazandırdığımız, her bir parçayı istediğimiz gibi söküp takabileceğimiz, değiştirebileceğimiz; işlevini, çalışma tür, şekil ve dozunu tümüyle bizim ayarlayabileceğimiz bir aygıttan ibarettir. Organik bir sistem doğar, yaşar ve ölür. Ama mekanik sistem biz istersek doğar, biz istediğimiz süre yaşar ve biz ondan vazgeçersek ölür. Yani demokratik yönetim mekanizması, bizim var ettiğimiz epistemolojik bir gerçekliktir sadece. Olmazsa olmaz unsurları olamaz. Dokunulması, çıkarıp atılması, değiştirilip dönüştürülmesi imkânsız bir yanı, yönü, parçası da olamaz. Bu sayededir ki mekanik sistemler, organik bir sisteme göre, konjonktüre daha kolay uyum sağlar ve değişen koşullara daha çabuk ayak uydurur. Geldiğimiz bu zorlu ve sistem akışı bozulmuş olan dönemde maalesef birçok parti demokrasiden uzak ‘’ben ne dersem o’’ mantığı ile ilerliyor ve doğal olarak her geçen gün ‘’oy kaybederken yüzlerde ki o mutsuzluğu’’ da tüm vatandaşa yansıtıyor. Dolayısı ile partiler öncelikli olarak kendi içerisinde liyakat, adalet ve demokrasi ilkelerini uygulamalı sonrasında vatandaşına iletmelidir. Partilerin içerisinde ki demokrasi ise kongrelerdir. Bu kongrelerde ‘’komitacılık, adamcılık ve taraf olma duygusu ne zaman bir kenara bırakılır ve hak eden, çalışan, emek veren kişiler belirlenerek seçilirse işte o zaman partilere tamamıyla demokratik bir parti’’ diyebiliriz. Bu koşullar birçok kurum ve kişiler içinde geçerli olmakla birlikte ‘’adaletli, liyakatli ve demokratik’’ bir seçim yapıldığı takdirde halkın teveccühünü, takdirini kazanacak ve ilk seçimde rakibine ‘’halkın güven duygusunu kazanarak’’ fark atabilecektir. Halk güven, adalet, liyakat ve şeffaflık istiyor, insanlar demokrasi ve özgürlük istiyor. Halkın bu istek ve arzularına cevap verebildiğimiz zaman "teknoloji" çağında yer alıp "refah toplumuna" da kavuşabiliriz.
Sözde Demokrasi
Ülkemiz genelinde hakkında en çok yazılan, konuşulan ve uygulanmaya çalışılan konulardan birisi demokrasidir. Demokrasi kavram olarak geçtiği için siyaset bilimciler bu konu ile ziyadesiyle ilgilenmektedir. Bu konu, sadece akademisyen, siyasi kişiler veya kurumlar için değil, uygulamacılar açısından da oldukça caziptir. Her kurum ve her kişi teveccüh, takdir, tebrik görmek ister. Takdir ve teveccüh popülariteyi, popülarite ise itibarlı olmayı sağlamakta, itibar da güç kazandırmaktadır. Bütün bunlar için öncelikle, ‘’iç demokrasi’’ ihtiyacı vardır. İçeride uygulayamadığımız demokrasiyi dış çevreye uygulamanız mümkün değildir. Siyasi anlamda çoğu zaman birçok Genel Başkanlık, İl Başkanlığı ve İlçe Başkanlıkları seçimi yapıldığını görürken, söylenildiği gibi maalesef gerçek anlamda demokrasi göremiyoruz. Birçok siyasi partinin uyguladığı ‘’komitacılık, adamcılık ve taraf olma duygusu’’ sürekli gerçek demokrasinin önüne geçiyor. Ve ne yazık ki gerçekten adını sıkça duymuş olduğumuz demokrasi bu gibi düşünce yapısından dolayı oldukça uzak yerlere gidiyor. Çoğu siyasi partide bu durumlar yaşanırken kürsülerde veya seçim sahasında sarf edilen ‘’liyakat, adalet ve demokrasi’’ sözleri tam da bu noktada tüm vatandaşın hayallerini bir hamlede yıkabiliyor. Bu vesile ile siyasetçilere ve partilere güven azalırken vatandaş maalesef kötünün iyisine otomatik olarak ikna edilmiş oluyor. Adı üstünde demokrasi bir mekanizmadır ve mekanizma organik bir sistem değildir. Mekanizma tamamen bizim tasarlayıp, parçalarına bizim biçim ve içerik kazandırdığımız, her bir parçayı istediğimiz gibi söküp takabileceğimiz, değiştirebileceğimiz; işlevini, çalışma tür, şekil ve dozunu tümüyle bizim ayarlayabileceğimiz bir aygıttan ibarettir. Organik bir sistem doğar, yaşar ve ölür. Ama mekanik sistem biz istersek doğar, biz istediğimiz süre yaşar ve biz ondan vazgeçersek ölür. Yani demokratik yönetim mekanizması, bizim var ettiğimiz epistemolojik bir gerçekliktir sadece. Olmazsa olmaz unsurları olamaz. Dokunulması, çıkarıp atılması, değiştirilip dönüştürülmesi imkânsız bir yanı, yönü, parçası da olamaz. Bu sayededir ki mekanik sistemler, organik bir sisteme göre, konjonktüre daha kolay uyum sağlar ve değişen koşullara daha çabuk ayak uydurur. Geldiğimiz bu zorlu ve sistem akışı bozulmuş olan dönemde maalesef birçok parti demokrasiden uzak ‘’ben ne dersem o’’ mantığı ile ilerliyor ve doğal olarak her geçen gün ‘’oy kaybederken yüzlerde ki o mutsuzluğu’’ da tüm vatandaşa yansıtıyor. Dolayısı ile partiler öncelikli olarak kendi içerisinde liyakat, adalet ve demokrasi ilkelerini uygulamalı sonrasında vatandaşına iletmelidir. Partilerin içerisinde ki demokrasi ise kongrelerdir. Bu kongrelerde ‘’komitacılık, adamcılık ve taraf olma duygusu ne zaman bir kenara bırakılır ve hak eden, çalışan, emek veren kişiler belirlenerek seçilirse işte o zaman partilere tamamıyla demokratik bir parti’’ diyebiliriz. Bu koşullar birçok kurum ve kişiler içinde geçerli olmakla birlikte ‘’adaletli, liyakatli ve demokratik’’ bir seçim yapıldığı takdirde halkın teveccühünü, takdirini kazanacak ve ilk seçimde rakibine ‘’halkın güven duygusunu kazanarak’’ fark atabilecektir. Halk güven, adalet, liyakat ve şeffaflık istiyor, insanlar demokrasi ve özgürlük istiyor. Halkın bu istek ve arzularına cevap verebildiğimiz zaman "teknoloji" çağında yer alıp "refah toplumuna" da kavuşabiliriz.
Ekleme
Tarihi: 05 Ekim 2022 - Çarşamba
Sözde Demokrasi
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.